Camii

25 Nisan 2018

çinden çıkılması güç olan soru şu: Cami, maddeyi mi manayı mı remz eder. Yani Selimiye gibi dünya çapında şaheser mimari örnekleriyle maddeyi temsil eden bir eser mi yoksa mananın maddeye çarptığı no

CAMİ

          İçinden çıkılması güç olan soru şu: Câmii, maddeyi mi, mânâyı mı remz eder? Yani Selimiye gibi dünya çapında şaheser, mimarî örnekleriyle maddeyi temsil eden bir eser mi, yoksa mânânın maddeye çarptığı nokta olması hasebiyle mânâyı temsil eden eserin adı mıdır?           Yeryüzündeki şâhane örnekleriyle maddî yapıda zirveyi bulan câmii, en bakımsız çöldeki bir örneği ile de mânânın hep zirvesini temsil etmekten, minâresinden Allah ve Rasulünün ismini yüceltmekten, safında yaratıcıya secde edilmek gibi, mü’mine miracı yaşatan uzay mekiği olmaktan hiç ama hiç geri kalmamıştır.          Küfür baskısından kurtulur kurtulmaz ilk yapı olan câmii, bağımsızlığın da bir remzi olagelmiştir. Yapımında bizzat Allah Resûlünün hizmet gördüğü câmii, yapıldığı günden bugüne kadar vazgeçilmezliğini hep korumuş, İslâm’ı yücelerde tutmayı üstün başarıyla sürdürmüş, iç ve dış yapısıyla, mesajı hiç susmayan dâvetçi olmuştur.Unutulmamalıdırki İSLAMI ASIRLARDAN ASIRLARA TAŞIYAN CAMİDİR.Bir ara farzolunsaki herkes ibadetini evinde yapacak 100 sene bilemediniz 200 sene sonra İslam diye bir şey kalmaz.İslamın asırlara ulaşmasında Kuran ve sünnetin önemini görmezlikten geldiğimiz zannedilmesin ama bilinmeli ve kabul edilmelidirki Kuran ve sünneti insanlara ileten de,onların uygulanma,hayata geçirilme mekanı da cami olmuştur. Kimse ‘’bugün artık TV ler var,3 G ler var, ulaşım daha da kolay hale geldi,ulaşma  ve aktarma için camiye ihtiyac kalmadı.’’demeye kalkmasın.Cami atmosferi olmadan İslamı topluma ulaştırmak,toplumu İslamla yoğurmak asla mümkün değildir.          Zaman zaman eğitime de, devlet işlerine de mekân olan câmii, kışla görevini de hattâ bazen spora zemin olmayı da hiç yadırgamamış, ‘bana ne’ deme yerine, ‘ben varken kim yapacak’ demeyi tercih etmiştir. Câmii bazılarının zannettiği gibi sadece ibâdet mekânı değil, mihrabıyla mâbed, kürsüsüyle mekteb, minberiyle de devleti temsil eden, kendinden emin ve vakur bir müesese olagelmiştir.          Câmii sadece dışarıdakileri içeriye toplayan değil, içeri girenlerin de parça parça olan fikir, maddi imkân, mevki, makam ve tahsil farklılıklarından olan parçacıklarını bir potada eritip toplayan mekândır.          Câmii cimri değil ama insanlar tembel davranıyor. Kubbesi altındaki huzur ortamını gizlemiyor. Minâresinden ‘Haydi Kurtuluşa’ diye haykırıyor ama günümüz insanı hem huzur arıyorum diyor, hem de câmiiye soğuk davranıyorsa şaşkınlık ve cimrilik ondadır. Câmii için verilecek vasıf ne kadar düşünülmüş olsaydı da Allah’ın evi sıfatından daha iyisi bulunamazdı. Yaptığı tüm hizmetlere karşı bu sıfatın verilmesi mükâfat olarak ona yeter.          Câmii yeryüzü mescidinin maketidir. Kubbesi gökyüzü, mihrâbı Kâbe, minberi Kudüs, kürsüsü İstanbul, minâresi Everest tepesi olan, yeryüzü mescidinin maket haline getirilmişine biz câmii diyoruz. O zaman cemâat rakamındaki hedefin bugün için yedi milyar olması gerekir.          Yedi milyarın tamamının secde etmiyeceğini de biliyoruz ama yedi milyardan kimlerin secde etmiyeceğini bilemediğimiz için biz hepsine davetiye çıkarmak,zemin ve imkan hazırlamak ‘’haydi sen de kurtulanlardan ol’’demek mecburiyetin deyiz.Kimin secde edip kimin etmiyeceğini bilemeyiz ama yeryüzünü ‘’RAHMANA SECDENİN YASAK OLDUĞU BİR METREKARE YERİ KALMAYACAK ŞEKİLDE CAMİ ÖZELLİĞİNE KAVUŞTURMAK MECBURİYYETİNDEYİZ’’ Kainatın Efendisi (sav) ‘’….YERYÜZÜ BANA MESCİD KILINDI,(CUİLETÜL ARDU LÎ MESCİDEN) derken bize bu hedefi göstermiş ve hadefe ulaşmayı vazife olarak vermiştir.          Tüm dünyanın yaşadığı buhranları, İslâm âleminin yaşadığı içler acısı durumu da hesaba katarak, devâsa portalının önünde durup, göklerle birleşen kubbesi ve vakarla miracın yönünü gösteren iki minaresine bakıp, azameti ve temsil ettiği mânânın önünde boynumu bükerek diyorum ki;          “Ey Câmii! Asrımın bunalan ve bunalımının çaresini keşfedememiş insanını kısa çok kısa zamanda huzur kubben altında topla ve ona mutluluk yolunu yaşat. Eğer kısa zamanda sen onları toplamazsan, korkarım ki onlar, kendi ebedî buhranlarına mâl olma pahasına seni dağıtacaklar veya parçalayacaklar...”           Haşmetli yapının, duvar sessizliğine acı bir hüzünle tam da dalmış vaziyetteydim ki birden minâreden gürleyen ses beni ürpertti; “Allah-u Ekber – Allah-u Ekber...” Mesajı aldım,bu bana cevabtı ve secde etmek üzere içeri daldım.


Google+ WhatsApp