Camiler ve Din Görevlileri Haftası Paneli

25 Nisan 2018

Konu:değişen ve gelişen şartlarda din görevlisi böyle bir haftada konuya bir cami bir de din görevlisi tarifiyle girmek istiyorum, cami tarifi Sezai Karakoç’ a aittir.

Konu:değişen ve gelişen şartlarda din görevlisi böyle bir haftada konuya bir cami bir de din görevlisi tarifiyle girmek istiyorum, cami tarifi Sezai Karakoç’ a aittir.

Cami mihrabıyla, mabet kürsüsüyle, mektep minberiyle devleti temsil eden mimari yapıdır. Mana’ nın maddeye çarptığı yerdir. (cami konusunda detaylı bir yazı ve bazı görüntülü vaazlara sitemizden ulaşabilirsiniz.)

Din görevlisi; dövizcinin parayı parayla çencine, takasına mukabil din görevlisi de insanların elindeki fani değerleri baki değerlere tebdil için gecesini gündüzüne katarak çalışan eli öpülesi insandır.

1-Gelişen ve değişen şartlar ne demek?

Kural ve kulluk istemeyen asrın insanının arzularına zemin hazırlamak mı ?

Gelişen teknoloji ve iletişim imkanlarından ve müspet ilimlerden yararlanarak

İslam’ı daha iyi anlatmanın yolunu aramak mı? Eğer kasdedilen a şıkkıysaburada anahtar kelime var o da ‘çözüm üretme-çare bulma’ peki çözüm üretme, alemin günahına soysuzluğuna nefis köleliğine şehvet esaretine kılıf bulmak mı? ‘hocam biz şu kadar para vererek bir yazlık aldık (sanki alırken bana danışmış gibi) yazın oraya gideceğiz çocuklar da plajı çok istiyorlar buna bir çözüm, bizim çocuk lisan öğrenmek için Fransa’ ya gidecek ama orda bir meyhanede çalışmak durumunda buna bir çözüm, torun liseye gidiyor dersleri ağır ramazan da yaklaştı buna bir çözüm v.s. v.s. herkes günahına kılıf arıyor bizi de ‘haydi olsun bakalım’ deyince ‘caizdir bir şey olmaz’ deyince bu davranışları günah olmaktan çıkaracak yetkide zannediyorlar ama keyfiyyet sizce malum netice: din görevlisi gelişen ve değişen şartlarda yeni hizmet imkanları arayarak irşad görevinde değişiklikler yapmalı ama ‘elin günahına kılıf bulmayı gelişme zannetmemeli.

2-Görevli, dini reforme etmeye kalkmamalı.

3-Her şey eskisi gibi olacak inadında olmamalı (yemek yerde yenecek, bir tek kabdan yenecek, diş fırçası kullanılmayacak gibi)

Şu anda din görevlisinin önünde onu yanıltan iki türbün var birisi HAM VE KABA YOBAZ ların oturduğu güya TAVİZSİZ TÜRBÜN, ikincisi de güya İLERİCİ SOSYOTE,HOŞGÖRÜCÜLERİN oturduğu ÇAĞDAŞ TÜRBÜN bazı görevliler 1. türbüne oynayarak,bazıları da ikinci türbüne oynayarak yanılıyorlar. Belki her ikisi de türbünlerin nimetlerinden de yararlanıyorlar ama dine zarar veriyorlar.DİNE HİZMET TÜRBÜNLERE OYNAMAMAKTAN GEÇER. Bu günkü din görevlinsin hedefi türbünleri hesaba katmadan dinde olan neyse onu asrın şartlarını da göz önüne alarak REFORMSUZ VE HÜRAFESİZ bir takdimle Allahın dinine hizmet olmalıdır.

4-Değişmeyen kuralı değişen vitrin ve ifadelerle sunmalı. Maharet buradadır, başarı budur asrın idrakine söyletebilmek İslam’ı.

5-İşin aslını fotoğrafçının filmini güneş ışığından sakladığı gibi saklamalı. Hep beraber insanlığın koşup yakalayamadığı mutlulukların çaresinin de, kaçıp kurtulamadığı sıkıntılardan kurtulmasının formülünün de İslam’ da olduğuna inanıyoruz. Bugün ise insanlar bunların İslam’ da olduğunu bilmiyor veya inanmıyorlar. Bir gün gelip şurda bir de İslam diye bir çözümden bahsediliyor bir de ona bakalım’ dedikleri gün İslam’ı bütün safiyyetiyle karşılarında bulabilmeleri için o güne kadar bozmadan saklamak, bu günkü görevlinin yapacağı en aziz vazifedir. Yaranma gayesiyle, tavizlerle İslam’ ın aslını bozacak olursak, insanların İslam’a deneme kararı verdikleri gün ellerini boşa çıkarmış sukutu hayale uğramalarına sebep olmuş oluruz.

6-Suçluyu kurtarma psikolojisi din görevlisini zor duruma bırakıyor. Futbol hakemi ile FİFA farkını bilmek mecburiyetindeyiz. Ben olur dersem olacak öyleyse olur deyim’ dememeli (dekolte giyen sanatçılara cevaz verme gibi kefaret suçu işleyeni kaza ile kurtarma gibi) oysaki biz fifa değil hakem konumundayız. Konulan kuralları uygulamak, aktarmak durumundayız, değiştirme yetkimiz yoktur.

7-Din görevlisi dünyaya açılma ve herkesle masaya oturmada önce dininin hak oluşuna sonra kendine güvenmeli.

8-Dil, beşeri münasebetler ve akademik çalışmalarda bulunmalı ama kesinlikle bunları veya sahip olduğu sıfatları ‘dini takdim etmenin’ önüne geçirmemeli. Her selam verdiği kişiye ‘ben Doktor Ahmet, Doktor Mehmet demenin bir alemi yoktur.

Akademik kariyer yapanlar sadra şifa konular incelenmeli, şöhret afetiyle dinden taviz vermemeli verenlerin akıbeti unutulmamalı. Geçenlerde doktorasını veren bir imamın ilk TV demeci ‘Cumada fazla namaz kılınıyor bukadarına gerek yok’ oldu oysaki hiç cuma kılmayanları teşvik etmesi gerekmezmiydi, bir başka meslektaşımız ‘iki yılımı verdim İstanbul’ da sahabi kabri diye ziyaret edildiği halde sahabi kabri olmayan ziyaret yerlerini tesbit ettim’ diyor. Bunların pratikte bir faydası yok, asrımız insanı bunalım geçiriyor, psikoloji uzmanlarıyla teşrik-i mesai yapıp ayet ve hadislerde bu konuya işaret edenlere yeni bir bakış açısı getirebilsek, Hz. Nuh’ un mucizesi gemi yapılmış, Hz. İbrahim’ in yanmayışını, Hz. Süleyman’ ın rüzgara emredişini, Hz. İsa’ nın tıbbi mucizelerini ilgili ilim-bilim dalı uzmanlarıyla ortaklaşa çalışarak günümüz dünyasına kazandırmanın formülünü aramalıyız ki akademik çalışma pratikte bir işe yarasın, aksi halde sahibine tv şöhreti ile kitab satışından büyük paralar kazanmasından başka bir işe yaramaz.

9-Bizim mesleğin iki bombasını hiç unutmamalı para ve kadın. Ne parayla olur ne de parasız. Din görevlisinin elinde para elektrik gibidir. Kablo üstünden tutarsa hizmetine katkısı olur, kablonun sıyrılmış yerinden tutarsa çarpılır.

Kadın meselesine gelince ey meslektaşlarım, tehlike sadece bu konuda zaafı olanlar için değil, hepimiz için vakidir. Günümüzde din görevlisine musallat olma tehlikesi de artmaktadır. Şekil ne olursa olsun böyle bir tehlikenin içine giren dine hizmet edemez, onun tek hizmeti meslekten istifası olacaktır.

10-Din görevlisi dünyayı kesben talep etmeli kalben dünyalığın esiri olmamalı.

11-Her tanıştığı insanın ne iş yaptığını öğrenince hemen ondan ucuz veya bedavaya yaralanma yoluna gitmemelidir.

12-Mistik, ruhani bir hayatı yaşama gayretinde olmalı. Her gün muntazaman okuduğu kuran bölümü, duası zikri olmalıdır. Yoksa insanlara tesir edemez

13-Memur zihniyetinin dışına çıkmalı. Hasbi-Allah için çalışmanın zevkine ermeli. Fikir fırtınasına hazır olmalı, şartlara teslim olmamalı, şartları yaratan Allaha güvenle hareket edip şartları teslim almayı hedef kabul etmelidir.

14-Makam sahibi kişilerin karşısında ezilmemeli ‘ben Kaymakam’ ın da hocasıyım, Vali’ nin de Müftü’ süyüm’ demeyi bilmeli

15- Hizmetini ve şahsiyetini siyasetin hep, ama üst dışında tutmalı. Siyasetle hizmet edeceğine inanıyorsa mesleği bırakmalı. Hatta bana göre aday olan devlet memurlarına kazanamayınca göreve dönme hakkı din görevlisi ne tanınmamalı. Aday olmuşsa mihraba kürsüye dönmemelidir.

16- İmamla müezzin arasına şeytan gibi giren zarf yırtılmalı

17-Camiler haftası din görevlileri haftasından ayrılmalı, din görevlileri haftası ‘benim muhterem hocam’ sloganıyla yaşanıp yaşatılmalı.

18- Diyanetin iki asli görevi var. Biri ibadetin icrası, diğeri irşat. İmam çoğu zaman bu ikisini beraber götürmüştür, götürmektedir. İmam aynı zamanda cemaatin ‘Ön Müftüsü’dür. Vatandaş ilk soruyu imamına sorar

19- Bütün bunlar daha din görevlisinin daha iyi olması için öne sürdüğümüz konulardır yoksa din görevlisi başarısız anlamına gelmez. Bazı hizmetler verilmediği zaman değeri ortaya çıkar. Türkiye Arjantin olmadı. Fakirler zenginlerin mallarını yağmalamadıysa, AİDS ve boşanma oranları düşükse, her sene trilyonlar zenginlerden fakirlere zekat-fıtra yardım olarak akıyorsa bu din görevlisinin hizmetidir

20-Bunun dışında din görevlisi sosyal danışmanlık yaparak sayısı bilinmeyen intihar, iflas, öldürme, kardeş kavgalarını da önlemiştir.

21-Din görevlileri, bir kısım hayır müesseselerindeki faaliyetlerin (vakıf, dernek ve kurslar) yürütülmesine öncülük etmektedirler.

23- Din görevlisi hiç bir zaman işe girdim dememeli, vazife aldım demeli.

24-Allah demenin, ezan okurken Allahuekber demenin yasak olduğu devletin yokluğa mahkum edip maaş namına bir kuruş vermediği dönemde mihrabı minberi, minareyi kuran okutmayı sadece boş bırakmamakla kalmadı, üstün başarı ile sahile ulaştırdı. Ben inanıyorum ki, bu din görevlisi camiası, bu gün bile maaşı elinden alınsa yine de bu hizmetleri terk etmez, bir formülünü bulup yürütür.

25-Dünyanın en insafsızca tenkit edilen din görevlisi olmasına rağmen (papaz, haham, ayetullah böyle değil) kendi ülkesi filmlerinde en pespaye ve yakası kirli tipi olarak canlandırılmasına rağmen, yakasına küsmedi en mütevekkil en mütevazi belki de fena fil vazife fena fil hizmet olmayı başarmışlardır.

26-Cami anahtarı taşımayan, cami tozu yutmayan bu söylediklerimi anlayamaz. Bu cümleden olmak üzere mesleğe imam olarak başladığım için rabbime hamd ve şükrediyorum.

27- Din görevlisi hayatın her safhasında rol aldı. Bürokrat oldu, belediye başkanı oldu, avukat hakim oldu, ama ne olduysa ne yaptıysa en iyisini yaptı.

28- Hiç bir din görevlisi göreve başlayınca ‘işe girdim’ demedi ‘vazife aldım’ dedi. Cami görevini maaş temin eden iş olarak görmedi. Bu asil bir duygunun tezahürüdür.

29- Muhterem meslekdaşlarım biraz evvel İsmail Kara hoca bir tarihte dingörevlilerinin %85 i sakallı idi dedi.Zamanımıza doğru eğik bir çizgi ile AK SAKALDAN YOK SAKAL GEÇTİK ŞİMDİ DE AK BIYIKTAN YOK BIYIĞA DOĞRU GİDİYORUZ.Rica ediyorum ben sizin ağabeyniz isem bıyığınızı kesmeyin diyorum,temsil gücümüzü kaybediyoruz,bize yakışmıyor BIYIĞI KESMEK SAKALA MUHALEFETİN DELİLİDİR.Din görevlisi sakal koymasa bile bunu bir eksiklik olarak bilmeli ama asla sakala muhalif olmamalıdır olamaz da.

30- Ey görevli arkadaş!Diyanet İşleri Başkanımızdan Müezzinimize kadar bizim ortak vasfımız,ikinci adımız da imamdır biliyorsunuz. Bu sıfatı ilk alan imamul haremeynden gelen şerefli yerinin, hep gıpta edilmeye layık manevi makamının, şahs-ı manevinin önünde saygıyla eğiliyor, arzu hürmet ederek tebdilen diyorum ki:

 

Başını bir gayeye satmış kahraman gibi

Cübbenle sarığınla bu davanın malısın

Kurulup kürsüsüne bir tahteravan gibi

Sonsuz mesafelerin üstünden aşmalısın

Yasaklanmış yıllardan, kaçtığın günden beri

Erimiş ruhlarımız, bir derdin potasında

Senin gölgeni içmiş, onun göz bebekleri

Onun taşı erimiş, senin kafa tasında

 

Ey İmam ve Müezzin

İkinizin de, ne eş ne arkadaşınız var

Sukut gibi münzevi çığlık gibi hürsünüz.

Dünyada taşınacak bir ulvi davanız var

Onu da hangi diyar olsa götürürsünüz

Beyaz sarıklı imam koştur atını koştur

Sonunda arşa çıkar bu yolun kıvrımları

Ne inananlar kadar seni anlayan olur

Ne senin anladığın kadar inananları

İmamdır sanıyorum mukaddes yüke hamal

Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de mal

Yalnız acı bir lokma zehirle pişmiş aştan

Sen ki bu zehiri su diye içen arslan…..

Sevinin imamlar başlar yüksekte

Ölsek te sevinin eve dönsekte

Sanma bu tekerlek kalır tümsekte

Yarın elbet bizim elbet bizimdir

Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.

 Necip Fazıl’dan (tebdilen)



Google+ WhatsApp